Netflix’in suç belgesellerinden The Confession Killer (2019), Henry Lee Lucas’ın yakalandıktan sonraki dönemine odaklanıyor. 600’den fazla cinayet işlediğini iddia eden bir adam ve onun bu uçuk iddiasından nemalanmaya çalışan emniyet teşkilatını işleyen mini dizi, Amerika’nın işlemeyen adalet sistemini anlatıyor.
Öncelikle Henry Lee Lucas’tan kısaca bahsedelim; 47 yaşında ve pek de yakışıklı olduğunu söyleyemeyeceğimiz sıradan bir adam. Görünüşüyle insanları kandırabilecek bir fizik ve karaktere sahip değil veya görünce kaçacak delik arayacağınız bir ürkütücülüğü de yok. Belgeselin ilk bölümlerinde, çoğumuzun aklında yer ettiği gibi vahşi cinayetler işleyen ve ölü bedenlere tecavüz eden Henry ile tanışırız. 1986 yapımı Henry: Portrait of a Serial Killer filmine yakın bir profil çizilirken kendini yollara vurup rastgele cinayetler işleyen sapkın bir adam ile karşılaşırız. Fakat ilerleyen bölümlerde hikayenin rengi değişmeye başlar ve Amerika’da bir emniyet birimi olan Texas Rangerlar ile filmin teması farklı bir boyuta taşınır. Bir seri katilin portresinden, bir mağdurun trajikomik adalet sürecine evrilir.
Bu noktada Henry’nin karakterine eğilmek gerekiyor. Eğer yine bir Netflix yapımı olan Conversations with a Killer: The Ted Bundy Tapes (2019) belgeselini izlediyseniz (veya olaylara daha önceden vakıfsanız), Henry Lee Lucas’ın Ted Bundy’nin tamamen zıttı olduğunu fark edebilirsiniz. Ted Bundy başkalarını manipüle etmeye çalışırken Henry, manipüle edilen konumda yer alır. Ne tarafa çekersen o tarafa gelen, karşı tarafa istediğini vermeye çalışan aklı bozuk bir adamın portresi çizilir. Nabza göre şerbet vereyim derken Henry’nin dosyası gittikçe kabarır ve aralarında binlerce kilometrelerin olduğu cinayetleri peş peşe itiraf eder. Bir çırpıda kapanan cinayet dosyalarıyla beraber hayatında hiç görmediği ilgi ve sevgiyi Texas Rangerlar’da bulurken Henry’nin asıl ödülü ise eyalet polisleriyle görüşme başına bir kutu sigara ve itiraf ettiği cinayet başına bir çilekli “milkshake”ten ibarettir. Eyalet dedektifleri ve Texas Rangerlar ise bir dosyayı daha tamamına erdirmenin gururuyla takdirleri ve madalyaları toplayarak yükselen kariyerlerinin sefasını sürerler.
5 bölümden oluşan belgesel oldukça kapsamlı bir süreci ele alırken yaşananları farklı görüşler üzerinden incelememize de olanak sağlar. Hem Henry’nin sorgu sahnelerine tanık oluruz hem de Texas Rangerlar’dan tutun da olaya dahil olan savcı, avukat, rahibe, gazeteci gibi Henry ile yakın ilişki kurabilenlerin bakış açılarını da öğrenebiliriz. Kurbanlar izleyici için birkaç fotoğraf karesinden ibaret olsalar bile, en azından kurbanların aileleriyle temas kurulduğundan; oldubittiye getirilip kapatılan dosyalarla eksik kalan yas süreçlerine şahit olmamız mümkün kılınır.
The Confession Killer, sapkın bir seri katilden daha çok çarpık adalet sisteminin portresini çıkarır. Henry Lee Lucas ile ilgili dallanıp budaklanan bu süreç hakkında fikir sahip olmak adına gerçekten önemli bir çalışma. Fakat dizi nihayete erdiğinde Henry’e duyduğumuz nefretin acımaya dönüşmesi ise annesini ve büyük ihtimalle Kate Rich ile Becky Powell’ı öldürdüğü gerçeğini değiştirmiyor. Açıkçası bu tarz yapımları izlerken objektif bir bakış açısıyla izlemenizi tavsiye ederim. Sonuçta gerçek hayatta da birçok insan kötü bir çocukluğa, talihsiz bir hayata sahip olabilir. Ama çok az kişi, birilerini öldürür. Belgesel Henry’i tam olarak sütten çıkmış ak kaşık gibi göstermese de yaptıklarını veya hapse girmeseydi yapabileceklerini bir süre sonra unutturduğunu söyleyebilirim.
KÜNYE / IMDB: 7,4
Yönetmen: Robert Kenner, Taki Oldham
Oyuncular: Henry Lee Lucas, Nan Cuba, Bob Prince, Hugh Aynesworth, Phil Ryan, Clemmie Schroeder, Vic Feazell, Mike Cox, Parker McCollough, Joyce Lemons, Ninfa Sheppard Lambert, Linda Erwin, Anne Gilmore, Liz Flatt
Müzik: Jason Hill
Görüntü Yönetmeni: Jay Redmond
Kurgu: Leonard Feinstein, Kim Roberts, Brian Anton
Ülke: ABD