HBO’nun mini dizisi Mare of Easttown, polisiye türünü dramla destekleyen ve başroldeki Kate Winslet’ın performansından sonuna kadar faydalanan senenin başarılı yapımlarından.
Bir cinayeti aydınlatmak için çabalayan Dedektif Mare Sheehan’ının çevresinde gelişen olayları anlatan dizi, polisiye yönü ağır basıyormuş gibi görünmesine rağmen “anneler ve çocukları” temasının yoğun bir şekilde üstüne düşüyor. Mare, Lori, Carrie, Erin, Dawn, Helen, Judy; hepsi fedakar annelerdir ve onların çocukları ile olan ilişkilerine kısaca şahit oluruz. Mare, trajik kaybıyla yüzleşmek yerine kendini daha çok işine verir. Herkesin birbirini tanıdığı adeta kocaman bir aile hissiyatı bırakan küçük bir kasabada Mare’in sorunlarından kaçması pek de kolay değildir. Çözemediği kayıp vakası ve bir arada tutamadığı ailesiyle tam bir kaybedendir. Lisede basketbol takımındayken attığı basket, şu yaşına kadarki en büyük başarısı gibi gözükmektedir.
Çocukluktan hızla kadınlığa geçiş yapmak zorunda kalan Erin’in öldürülmesi, kasabada soru işaretlerini beraberinde getirir. Mare, Erin’in katilini bulmaya uğraşırken 1 yıldır kayıp olan başka bir kızın davasını çözememesi ise sürekli karşısına çıkar. Boğuştuğu sorunlar sürekli başka anneler ile karşı karşıya kalmasına yol açar. Kızının bulunmasını isteyen anne için tüm olanaklarını kullanmasına rağmen başarısız olan Mare, bir yandan da torununu, eskiden bağımlı olan gelinine kaptırmamaya çalışmaktadır. Mare toplumdaki klasik anne ve büyükanne kavramlarını karşılamaz. İlgi ve sevgisini mantık çerçevesinde, bir dedektif gibi ailesine sunar. Onların güvenliği her şeyden daha önemlidir ve gerektiğinde elini kirletmekten veya insanları incitmekten çekinmez, aynı dedektiflikte olduğu gibi. Dizideki bütün anneler yanlış olduğunu bile bile çocuklarını korumak için ellerinden gelen her şeyi yapar.
İskandinav polisiyeleriyle beraber yükselişe geçen kadın dedektifler artık diğer ülke sinemalarına da sıçradı. Mare of Easttown yakın dönemin bir diğer Amerikan polisiye dizisi Unbelievable gibi testosteron yerine östrojeni tercih eder. Daha çok kadının birbiriyle konuştuğu, acıların paylaşıldığı, gereksiz yere silahların patlamadığı kaliteli suç dramaları çekildikçe bu tarz yapıtlar kuşkusuz daha çok karşımıza çıkacaktır.
Biraz da olumsuz taraflarından bahsedelim. Açıkçası diziyi izlerken katilin kim olduğundan çok Mare’i izlemek keyif verdiğinden polisiye kısmının bazı eksikleri çok rahatsız etmedi. Fakat birkaç kişi haricinde erkek karakterlerin hepsine şüpheyle yaklaşılması, potansiyel katil muamelesi görmesi bir yerden sonra sıkabilir. Kate Winslet’in performansının yanı sıra karakterinin de çok başarılı yazıldığı dizide özellikle Lori ile olan dostluğunun ve Richard ile ilişkisinin biraz daha üstüne düşülmesini beklerdim. Kendinden bahsetmeyi sevmeyen Mare ile bu iki karakter aracılığıyla vakit geçirebilir, baskıladığı duygusal tarafıyla daha çok haşır neşir olabilirdik. Böylece bu iki önemli karakter daha işlevli bir hale gelebilirdi.
Mare of Easttown’u heyecanlı bir “katil kim” dizisi yerine sakin bir polisiye olarak izlerseniz memnun olmanız daha mümkün olur. Kate Winslet hariç diğer performansların da gayet yerinde ve karakterlerin gerçekçi olduğu dizi için 2021’in kalburüstü seyirliklerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.
KÜNYE / IMDB: 8,6
Yönetmen: Craig Zobel
Senaryo: Brad Ingelsby
Oyuncular: Kate Winslet, Julianne Nicholson, Jean Smart, Angourie Rice, Evan Peters, Cailee Spaeny, Guy Pearce, David Denman, John Douglas Thompson, Joe Tippett, Cameron Mann, Jack Mulhern, Izzy King, Sosie Bacon, Neal Huff, James McArdle, Ruby Cruz, Mackenzie Lansing, Kassie Mundhenk, Robbie Tann, Cody Kostro, Sadat Waddy
Müzik: Lele Marchitelli
Görüntü Yönetmeni: Ben Richardson
Kurgu: Amy E. Duddleston , Naomi Sunrise Filoramo
Ülke: ABD