Mültecilik ve sığınmacılık konusu dünyada yaşanan aktif siyasetin, hırs savaşlarının, politik olarak kendini var etmeye çalışan fillerin çimenler üzerinde tepişmesi sonucu ortaya çıkan ve günümüzde görünürlüğü hayli artmış kavramlar. Öyle ki bu kavramların soyutta kalmayıp içini kanlı canlı insanların doldurması, işin trajikliğini ayrı bir noktaya getiriyor. Bu trajiklik sinemanın politik bir kamera görevi görmesinden kaynaklı olarak da çoğu zaman gerek kurgu gerek belgesel olarak karşımıza çıkıyor ancak yaşanan acıklı durumun bir getirisi olarak çekilen filmlerin çoğu dram türü içerisinde yer alıyor.
Remi Weekes imzası taşıyan His House (2020) ise sığınmacı konusunu izleyenleri ağlatacak, mendilleri göz yaşları içinde bırakacak, dram türü içerisinden çıkarmışçasına son sahnesine kadar insanın içinde umut kırıntısı bırakmayacak şekilde işlemiyor. Aksine konuyu geleneksel sayılabilecek bir korku türü içerisinde yoğurup izleyenlere sunuyor.
Güney Sudan’daki savaştan kaçan ve İngiltere’nin bir kasabasına sığınmacı olarak yerleştirilen siyahi bir çifte odaklanıyoruz. Bu çift, siyah derilerinin üzerine tüm geçmişlerini arkada bırakıp beyaz maskeler takmak istiyor ama öyle ki kaçtıkları bölgedeki ötekilik kavramı, diline bile tam hakim olmadıkları İngiltere’de kendilerinin peşini bırakmıyor.
Peşlerini bırakmayan başka bir şey ise geçmişlerinde yaptıkları ve sorumluğunu almaktan kaçındıkları olaylarla ilişkilendirilmiş hayaletler. Filmin korku türüne girmesinin sebebi de hükümet tarafından yerleştirildikleri evde ortaya çıkan geçmişleriyle ilişkilendirilmiş ölü ruhlar oluyor.
Yerleştirildikleri ev hem onları geçmişlerine, anavatanlarına bağlayan bir göbek kordonu haline geliyor hem de onları yutmak isteyen, keskin dişlerini gösterip etlerinden bir parça koparmaya çalışan bir ağız haline geliyor. Kordonla sağladıkları bağ, ağızdan çıkan yıpratıcı sözcüklerle buluşuyor ve çift böylece ev içerisinde kabuslu günler geçirmek zorunda kalıyor.
Filmin başardığı en iyi nokta seyirciyi korkutmaktan ziyade bazı sahnelerde mekan algısını yıkması ve böylece tekinsiz atmosferi arttırması çünkü bu yıkma işlemi gerçekleşmeseydi film sıradan bir hayalet hikayesine dönüşebilirdi. İkinci başardığı konu ise sığınmacı olarak ülkeye gelen kişilerin güvenli ortam olarak sığındıkları ev ortamında bile rahat bırakılmadıkları mesajının iyi bir şekilde verilmesi.
Kendi vatanlarında barınamayan, yerleştikleri toplum içerisinde kabul görmeyen bu yüzden kendi varoluşlarını sorgulayan, bulundukları topluma ayak uydurmak için o kültürü yaşamaya çalışan ve bir anlamda kendilerini oto-sömürüye maruz bırakan insanların yerleştikleri evde de huzursuz olması başlı başına bir korku hikayesiyken Weekes’in bu hikayeyi hayaletlerle süslemesi işin tuzu biberi oluyor.
KÜNYE / IMDB: 6,4
Yönetmen: Remi Weekes
Senaryo: Felicity Evans, Toby Venables, Remi Weekes
Oyuncular: Sope Dirisu (Bol), Wunmi Mosaku (Rial), Matt Smith (Mark), Javier Botet (Cadı), Malaika Wakoli-Abigaba (Nyagak)
Müzik: Roque Banos
Görüntü Yönetmeni: Jo Willems
Kurgu: Julia Bloch
Ülke: İngiltere