5-16 Nisan tarihleri arasında gerçekleşen 38. İstanbul Film Festivali’nde 186 tane film gösterildi. İzleyebildiklerim arasından 8 filmlik bir seçki oluşturup kısaca değindim. Bazı filmlerin uzun eleştirilerine isimlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Der Boden unter den Füßen (The Ground Beneath My Feet / Kaygan Zemin, 2019)
“Çiçek İstemez”
Yönetmen: Marie Kreutzer
Lola’nın, takıntılı olduğu işi ile paranoid şizofreni hastası ablası arasında mekik dokumasını anlatan film, dramatik anlatıma sahip bir psikolojik gerilim. Durağan olmasına rağmen merak ettiriyor fakat şirket işlerinden çok fazla bahsedilmesinden ötürü zaman zaman sıkıcı gelebilir. Ayrıca beyaz yakalıların yoğun iş temposu ve hırsları, bazı izleyicilerin muhtemelen ilgisini çekmeyecektir. Lola’nın ablasına biraz daha odaklanılsa gerilim unsuruna katkı sağlanabilirmiş ama Valerie Pachner’in performansı bu açığı kapatmayı başarıyor. Soğuk renklere sahip olması ve karakterlere mesafeli bir duruş sergilemesiyle günümüzün çalışan bireylerine kasvetli bir bakış atmamızı sağlıyor.
Destroyer (2018)
“Galalar”
Yönetmen: Karyn Kusama
Senaryosundan çok başrolde yer alan Nicole Kidman’ın makyajı ile ses getiren Destroyer “intikam soğuk yenen bir yemektir” lafını benimseyerek ağır bir tempo ve kasvetli bir görsellikle derdini anlatmaya çalışıyor. Temponun yavaşlığı, sahnelerin biraz uzun tutulması ve Nicole Kidman’ın makyajına sürekli dikkat çekilmesiyle zaman zaman sıkıcı bir hal alabiliyor. Ama genel konu itibariyle durağanlığına rağmen türün severlerinin ilgisini çekecektir.
L’heure de la sortie (School’s Out / Okul Çıkışı, 2018)
“Mayınlı Bölge”
Yönetmen: Sébastien Marnier
Yarattığı gizemden güç alarak toplumsal eleştiri yapan bir gerilim olan School’s Out, “çevre kamu spotu” tadında bir konuyu işlemesine rağmen inşa ettiği merak duygusu ile bu sorunun önüne geçiyor. “Mayınlı Bölge” bölümünde gösterilmesine rağmen çok sert bir film olduğu söylenemez. Ama festivalin en kayda değer yapımlarından biri olduğunu söylemek mümkün.
Memory: The Origins of Alien (2019)
“Cinemania”
Yönetmen: Alexandre O. Philippe
Korku/bilim kurgu türünün kült yapımı Alien (Yaratık, 1979) filminin fikir tohumlarının daha yeni atıldığı zamana kadar giderek bütün ilham kaynaklarını gözler önüne sermeye çalışıyor. Özellikle Alien serisini sevip doğuş süreciyle ilgili bilgi sahibi olmayan izleyici kitlesine daha çok hitap ediyor. Ama yine de Alexandre O. Philippe’in çabasını takdir etmek lazım. Çünkü DVD ekstraları içinde kaybolmadan beyaz perdede bu tarz sinema belgesellerini izlemek gayet keyifli.
The Waiter (Garson, 2018)
“Genç Ustalar”
Yönetmen: Steve Krikris
Yunan sinemasından bir yeni kara film örneği olan The Waiter, İskandinav tarzı kara komedilere benzer soğuk ama eğlenceli bir tonda başlıyor. Sonrasında yeni kara film tarzında bir gizem yaratmaya çalıştığında yarattığı karakterle çelişiyor. Türsel açıdan biraz sorunlu ve kara film hayranlarını pek de memnun edemeyecek bir yapım.
The Wind (Rüzgâr, 2018)
“Mayınlı Bölge”
Yönetmen: Emma Tammi
Hamilelik depresyonu ve annelik psikozunun yanı sıra 1800’lerin sonundaki ıssız çorak topraklarda yaşayan bir kadının şeytan ile mücadelesini anlatan film, western ile özdeşleşen yalnız kovboy yerine yalnızlaşmış kadına odaklanıyor. The Wind, iyi bir alt metni olmasına rağmen korku türü açısından biraz zayıf bir yapım. Uçsuz bucaksız bir arazide klostrofobik bir ortam yaratmayı başararak sürekli gergin bir ortam sağlıyor ama rahatsız etmeyi başaramıyor. Daha çok atmosfer odaklı korku severlere hitap ediyor.
This Changes Everything (Bu Her Şeyi Değiştirir, 2018)
“Çiçek İstemez”
Yönetmen: Tom Donahue
Kadınların Hollywood’da temsilini (aslında daha çok temsil edilememesini) anlatan This Changes Everything belgeseli ünlü oyuncu ve yönetmenlerin röportajlarının yanı sıra istatistiksel bilgilere de yer veriyor. Çocukların örnek alabileceği kadın kahraman eksikliği, başarılı olsa bile kadın yönetmenlere proje emanet edilmek istenmemesi, oyuncuların ise kalıplaşmış kadın tiplerini canlandırmak zorunda kalmaları gibi önemli konulara değiniliyor. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların temsil edilememesine ve hikayelerini anlatmalarında önlerine koyulan engellere dikkat çekiliyor. Meryl Streep, Geena Davis, Natalie Portman, Reese Witherspoon, Cate Blanchett, Jessica Chastain gibi birçok oyuncunun, kariyerlerinde yaşadıkları deneyimlere şahit olmak isterseniz bu belgeseli izleyebilirsiniz.
To thávma tis thálassas ton Sargassón (The Miracle of the Sargasso Sea / Sargasso Denizi Mucizesi, 2019)
“Mayınlı Bölge”
Yönetmen: Syllas Tzoumerkas
Suçun boyutu ile “yeni kara film”, çarpık aile düzeniyle ise “Yunan Yeni Dalga Sineması”nı anımsatan bir yapıya sahip. El kamerasıyla çekilen sahneler ise Idioterne (The Idiots, Gerizekalılar, 1998) filmini hatırlatarak “Dogma 95 Akımı”na selam çakıyor. Açılış, kabus sahneleri ve finali haricinde pek de tavsiye edemeyeceğim The Miracle of the Sargasso Sea, sıkıcı olmaktan maalesef kurtulamıyor.