Suudi Arabistan’ın ilk kadın yönetmeni Haifaa Al Mansour, Wadjda (Vecide, 2012) filmiyle dikkatleri üzerine çekmiş ve uluslararası birçok festivalden ödülle dönmüştü. İlk uzun metraj çalışmasında küçük bir kız üzerinden kadın sorunlarına değinen yönetmen, şimdi de hem korku hem de bilimkurgu edebiyatını ve sinemasını derinden etkileyen Frankenstein romanının yazarı Mary Shelley’nin yaşamına odaklanıyor. Mary Wollstonecraft Godwin olarak hayata başlayan yazarın, Mary Shelley olana kadar ki sürecini işleyen film, Frankenstein romanının yazım sürecine de ışık tutuyor.
Başka Sinema kapsamında vizyona giren 2017 yapımı Mary Shelley, yazarın hayatının dönüm noktası olan 16 yaşından sonrasına odaklanıyor. Annesini, doğumundan 10 gün sonra kaybeden Mary; babasından gizli gizli gotik korku romanları okumakta ve kendi hikayesini yazmaya çalışmaktadır. Annesini tanıyamamanın verdiği burukluk ve istediği gibi bir hayat sürememesinin hissettirdiği baskı, onu aşka Şair Percy Shelley’e doğru itecektir. Ailesinin tam tersi bir dünya görüşüne sahip olan Percy Shelley ile yaşadığı aşk, onu farklı bir sürece sokacaktır. “Mutlu aşk yoktur”un kanıtı olan bu ikili, beraber oldukları 2 seneyi de film aracılığıyla gözlemlememize olanak tanıyor. Annesini tanıyamayan Mary’nin fiziksel olmasa bile ruhsal bağlantısı ve Percy Shelley ile olan yaşadığı trajik aşk, Frankenstein’in hem yazım sürecini hem de içeriğini etkiler. Kadın hakları savunucusu Mary Wollstonecraft’ın kızı olmak Mary’e güç kattığı gibi onu tanıyamamak da eksiklik hissetmesine yol açar. Percy ile beraber hem birey, hem kadın, hem de yazar olarak kimliğini ortaya çıkarmaya çalışır ama bu aşk, ruhunda yeni boşluklar yaratır.
Mary Shelley filmi, genel olarak yazarın trajik aşk hayatına odaklanıyor gibi görünmesine rağmen Frankenstein romanının arkasındaki izleri de anlatıyor. Mary’nin kabusları, galvanizme (elektriksel doğru akımın canlı organizmalar üzerindeki etkisi olayı) olan ilgisi ve hissettiği yalnızlık, Frankenstein’ın altında yatan sebepleri açıklar nitelikte. Mary Shelley, gotik edebiyatın önemli bir ismi olduğundan izleyicinin filmden beklentisi daha ürkütücü bir atmosfer olabilir. Yapımı daha çok “kasvetli bir dram” olarak tanımlamak mümkün. 2 saatlik süresini ve anlattığı süreci göz önünde bulundurduğumuzda zaman zaman sıkıcı olmasına yol açıyor. Ama Frankenstein’a, yazarın hayat hikayesi üzerinden bakış atabilmek, filmin değerini arttırıyor. Ayrıca filmin, Frankenstein romanının son cümlesi ile kapanması da yapımın hoş detayları arasında yer alıyor.
Yedi roman, yirminin üzerinde öykü, deneme, kitap eleştirisi, gezi kitapları gibi birçok esere imza atmasına rağmen Mary Shelley, hep Frankenstein ile anılmıştır. Yazım ve yayınlanma sürecinde kadın olmanın dezavantajlarını yaşayan Mary Shelley’nin hayatına tanık olmak için bu filmi izleyebilirsiniz. Son zamanlarda dikkat çeken yapımlarda yer alan Elle Fanning’in, Mary Shelley’i, eşi Percy Shelley’i de Douglas Booth’un canlandırdığını hatırlatalım. Ayrıca Game of Thrones’un Arya Stark’ı Maisie Williams filmde küçük bir rolde görünürken, geçtiğimiz haftalarda ülkemizde vizyona giren Wildling filminin kurt kadını Bel Powley de oyuncu kadrosunda yer alan isimler arasında.
KÜNYE / IMDB: 6.3
Yönetmen: Haifa Al-Mansur
Senaryo: Haifa Al-Mansur ve Emma Jensen
Oyuncular: Elle Fanning (Mary Shelley), Douglas Booth (Percy Shelley), Stephen Dillane (William Godwin), Bel Powley (Claire Clairmont), Tom Sturridge (Lord Byron), Maisie Williams (Isabel Baxter), Ben Hardy (John Polidori)
Müzik: Amelia Warner
Görüntü Yönetmeni: David Ungaro
Kurgu: Alex Mackie
Ülke: ABD, İngiltere, Lüksemburg
